Cenneti Yok Etmek


Cennetin bahçelerinde dolanırken huzur içinde
Birden kötü gölgelerle sarıldı etrafın,
Başladı uğursuz fısıltısı şeytanların
Kulağını sağır edercesine, sanki tam da içinde.

Ve onları derhal başından savmak uğruna
Başladın her yana saldırmaya,
Beceriksizce...
Şurada, ağacın arkasında bir gölge!
Çalılıklardan gelen o ses!
Her yerdeler, bir an önce kurtulmalı hepsinden!
Tüm cenneti mahvetmeden!

Bu basit halüsinasyon
Cennetin gerçekliğini yok etti yavaşça.
Yaşayabildiğin tek yeri.
Hayatın boyunca hep olmak istediğin.
Ve yüzleşebileceğin bir düşmanın da yok,
Cenneti yıkan bizzat kendi ellerin!

Paranoya sizi bulduğunda gerçeklikten uzak durun.
Bütün güzellikleri yok etmeye başlayacaksınız.
Yetmezmiş gibi, sabırsızlığınız sizi buna zorlayacak.
Ve şeytan diye savaştığınız o yanmış ağaç kalıntıları içinde
Yeşil kalmış bir bitki kökü arayacaksınız
Hala hayatta olan.

Çok uzaklara gitmek lazım belki
Zarar veremediğiniz bir köşesine cennetin.
Korların, alevlerin arasında kalmış dirayetli bir tohum belki.
Son silahınız, umut...
En kötü kabusun içinde bile yeşeren
Uykunuzu bölüp bu kabusa bir son verebilecek.

Kabuslarla seviştiğin onca gecenin ardından
Kabuslarını gündüze taşır uykudan uyanman
Kabuslar kıskançtır!
Onlarla olamadığın her gün doğumu düşmandır onlara!
Bu yüzden öldürtmek istediler güneşi bizzat sana!

Canını almadığına eminsin güneşin,
Mahvetsen de bütün kainatı.
Güneş güçlüdür değil mi,
Yeniden doğurabilecek kadar hayatı?

Ey kutlu güneş!
Asla yemem dediğim büyük bir bok yedim!
Bana sunduğun cenneti kendi ellerimle mahvettim.
Uyandım ama, kabusların pençesinden
Bu küçük yeşil filizi kurtarabildim.
Can ver ona!
Tanrı bizi bir başımıza bıraktı
Birlikte yeniden kuralım cennetimizi.


B.Y.'ye ihafen...